Pages

Home » » Afganistan'da Devlet İnşası- I

Afganistan'da Devlet İnşası- I


Güzel ve zengin dünyamız artık küresel bir köy. Köy küresel ve zengin ancak bu zenginlikleri ve güzellikleri paylaşırken zorlanıyoruz. Buna karşın sorunları paylaşmakta yetenekliyiz. Bu sorunların temel çıkış noktası kimilerine göre haydut devletler (Rogue States). Haydutlar çünkü terörizmi destekliyorlar. Kitle imha silahlarına sahipler.  Sonuna henüz gelmediğimiz sonradan anlaşılan tarihin akışına, pazar  ekonomisine bir türlü eklemlen(e)meyerek direniyorlar. Nedense haydut devletlerde bu yetenek ya hiç gelişemiyor ya da gelişse de sürdürülemiyor. Rasyonel olmayan ve öngörülemeyen despotlar tarafından yönetiliyorlar. Yalnızlar. Yalnız oldukları için zayıflar. Zayıf oldukları için daha da yalnızlaşıyorlar. Yıllardan beri kırılamayan bu bahtsız kısır döngünün içinde mücadele veren milyonlar, o iç savaştan bu işgale, o diktatörün elinden bu zalimin kucağına, ilaçsız, umutsuz debelenmeye yaşamak diyorlar (hayatta kaldıkları sürece).

Anthony Lake’in tanımına göre bu devletler dış dünya ile ilişkilerinde kronik olarak başarısızlar. Burada bir soluklanıp 'dış dünya' ve 'ilişkilerde başarı' tanımları üzerinde bir an düşünelim. Dış dünya ile kastedilen uluslararası camia diyelim kabaca. Kimse anlamasa da tam olarak ne olduğunu. İlişkilerde başarıyı da bu camia ile kurulan öncelikli olarak da (serbest) ticari ilişkilerin devamı olarak alalım.  Bu haydut devletler hangileri diye sorarsak karşımıza çıkan liste uzun. Kuzey Kore, Afganistan, Irak, İran, Libya, şimdi Suriye zaman zaman Venezuela, Pakistan ve sonra Sudan hatta Yemen de eklenebiliyor bu listeye. Elbette Somali'yi unutamayız. Bu devletler neden haydutluk eğilimindeler, yıllardır, neyi, neden başaramıyorlar? Bu sorular ilginç olmadıklarından olacak bir kenara bırakılmayı haketmişler.  Diğer yandan fişlenmiş bu ülkelerin bir şekilde önce cezalandırılıp sonra da yeniden adam edilmek üzere 'devlet inşaat alanına' dönüştürülmelerinin teorik, ekonomik, askeri ve hukuki altyapısı ise tüm cazibesiyle karşımızda.  Her ne kadar 2011 sonrası başarıyla tamamlandığı ilan edilen askeri müdahaleyi takiben bu listeden çıkmış olsa da isterseniz, Afganistan örneği üzerinden bu sürecin samimiyetine kısaca bir göz atalım. Üzerine herhangi bir şeyin inşa edilebileceği, insan sermayesi  başta olmak üzere neredeyse tüm zenginliğini kaybetmiş,  paramparça Afganistan'da devlet inşaası acaba nasıl gerçekleşiyor? 

BM Afganistan Temsilcisi (2001-2004) Lakhdar Brahimi, 11 Eylül Saldırıları sonrasında  Afganistan'a düzenlenen askeri müdahaleyi  tanımlarken ABD'nin yaklaşımını intikam alma ruh hali olarak tanımlıyor.  Bu dönemde yine BMGK (ayakta oylayarak) terörizmi kınarken, Afganistan müdahalesini meşru müdafaa hakkı olarak kabul ediyor. Diğer yandan, ABD’nin Afganistan temsilcisi James Dobbins (2001-2002), koalisyon güçlerinin (40 ülkeden 150.000 askerle II. Dünya Savaşı sonrasında kurulmuş en büyük askeri ittifak) o dönemdeki askeri başarısının çok hızlı geliştiğini ancak siyasi çözümün, askeri çözümün hızına yetişemediğini ifade ediyor ve ekliyor: ‘ABD Afganistan’ı ne işgal etmek istiyordu ne de yönetmek. Bu mevzubahis değildi'.  Beklenen siyasi çözüm gecikmiyor. Bu çözüm, BM tarafından Bonn Konferansı'nda ilan edilen yeni Afgan Devleti. Ne var ki, Afganistan halkının yarısını oluşturan Paştunların içinde olmadığı bu suni çözümün yol tutuşu da kısa süreli oluyor. Bu dönemde eski haydut Afganistan'ın zafer çığlıkları atan savaş tanrıları bir gecede yeni ve haydut olmayan Afganistan'ın saygıdeğer milletvekillerine ve işadamlarına dönüşerek hızla politik hayata giriyorlar. Özetlersek,  intikam benzeri bir hisle saldırılan ama yönetilmek ya da işgal edilmek istenmeyen Afganistan'da yeni bir devlet inşa etme ve istikrar sağlama sürecine bu şartlarda geçiliyor. Yine aynı bağlamda, Pakistan İstihbarat Servisi’nden General Asad Durrani, Afganistan’ı tanıyan biri olarak bu şavaşın başladığı gün kaybedildiğinden emin. Durrani'ye göre ne Afgan ordusunun ne de  yabancı bir ülkenin askeri gücünün Afganistan’ı istikrara kavuşturma ihtimali yok’.

Afganistan'ın dış dünya ile ilişkilerinde başarılı (normal) devletler ligine yükselme hayali, 2002 sonrasında dünyanın dört bir yanından ülkeye akan insani yardım ve devlet-dışı örgütlerin desteğiyle şekilleniyor.  Kimsenin aklına acaba dünyada daha önce, insani yardım ile herhangi bir (sosyal) devlet kurulduğu görülmüş müdür diye bir soru gelmiyor. Ayrıca yardım tanımı itibariyle dışarıdan bir yerden geliyor. Bu yardım denkleminde bir taraf yardımı veren diğer taraf da yardımı alan olduğuna göre, Afganistan bu denklemde edilgen kalıyor. Oysa ki devlet kurmak bir irade yani özne olmayı gerektirmiyor mu? Afganistan devlet kurma sürecinin nesnesi olarak yola devam ediyor. Burada da mantıksal ve teorik bir terslik görülmüyor anlaşılan. 

İnsani yardım konusuna gelince, Afganistan bu işin nasıl yapılmaması gerektiğini gösteren ve ders kitabı olarak okutulmak üzere tasarlanmış bir vaka incelemesi. Güvenlik ise anahtar kelime. Çünkü herhangi bir şeyin inşa edilebilmesi temelden buna bağlı. Kurulan Afgan polis gücü heryerde ama saldırılar devam ediyor. Ülke genelinde asayiş berkemal diyen Afgan Polis Gücü şefi, Afgan polisinin neden saldırıların ilk hedefi olduğunu açıklayamıyor. Uluslararası camia tarafından eğitilen Afgan Polis Gücü, güvenliği korumakla görevli, onu kurmakla değil. Kurulmamış bir şeyi koruması bekleniyor. Anlaşılan bu aşamada da teorik bir sorun görülmüyor. 

Peki Afganistan’da güvenliği kim kuracak? Güvenliği kuracak olan silahtan ziyade merhamet. 40 yıl boyunca paramparça olmuş sosyal dokudan geriye ne kadar insanlık ve merhamet kaldıysa, kalanların kalbinde, işte onun üzerinde yeşerecek bir Afgan devleti şayet  inşaa edilebilirse bir gün. O güne kadar da kurulmamış bir güvenliği korumak üzerine kurulu son derece anlamsız ve havada sallanan basit bu mantıksal sıçramanın bedelini kim bilir kimler nasıl ödeyecek.

Ülkenin ekonomik inşaasına gelince,  Afgan Ticaret Odası Başkanı Muhammed Kurban Hajo, uluslararası camiayı Afganistan’daki rüşvet ve bozulmayı tetiklemekle suçluyor. Afganistan’ın yeniden inşaası için harcanan paranın yine bu ülkelerden gelen şirketlere aktarıldığını söylüyor. Belirli bir projeye kaynak aktarılmasına karar verildiğinde bu proje için harcanacak olan tutarın sadece %10’u ila % 30’unun sahada harcandığını, geri kalan tutarın ise Afganistan’a gelir gelmez şayet gelirse, aynen geri gittiğini ekliyor. Dünya Bankası Afganistan Direktörü Jean Mazurelle (2004-2006) de benzer bir açıklama yapıyor ve ihale  alan şirketlerin yönetim giderlerindeki olağanüstü rakamların şişkinliğinden dert yanıyor. Yeniden kurulmak istenen Afgan ekonomisine enjekte edilen paralarla Afganistan dünyanın en rüşvetçi ülkesi haline geliyor. 

Devlet inşasının teorik altyapısında ise karşımıza yine Fukuyama çıkıyor.  Tarihin sonunu biraz erken ilan etmek hevesini kırmamış olacak ki devlet inşaası el kitabında yine tüm ihtişamıyla akademik camianın karşısına yeni kuramlarla çıkacak cesareti buluyor Fukuyama. Bu teorik altyapının analizini ve uluslararası camianın, küresel terörizmin birincil finansman kaynağı olan afyon üretimini (tarlaları yakarak bir günde) sona erdirebilecekken neden bunun bir türlü yapamadığını bir başka yazıya bırakalım.

Galiba bir günde milisten milletvekili olmanın önündeki insani engeller, yardım kuruluşlarıyla, sosyal devlet kurmanın önündeki teorik ve pratik engellerle birleşince hevesler kırıyor. 40 yılı aşkın bir süredir savaşmaktan taş devrine dönmüş, sonu gelmez dedirten ve akıllara sığmaz insanlık dramlarıyla sosyal dokusu liğme liğme olmuş Afganistan şu an birbirinin yüzüne intikam almaktan başka bir hevesle bakamayan şavaş tanrılarından, onların milislerinden, uluslararası camianın evine dönmek isteyen askerlerinden, kimseye hesap vermeyen insansız uçaklardan ve keçilerden oluşuyor.  Ülkeleri fişlemek yerine küresel köyümüzdeki güzellikleri ve zenginlikleri paylaşma hevesimizi arttırma yönünde yönetişerek acaba sorunları daha hızlı azaltabilir miyiz ? Eğer amaç sorunları azaltmaksa tabi. 
* Bu yazıda Eric de Lavarène ve Alberto Marquardt'ın 'Afganistan, İntikamın Bedeli' adlı belgeselde yer alan ve Nadia Blétry ve Eric de Lavarène tarafından yapılan röportajlardan alıntılara yer verilmiştir. 

0 comments:

Facebook Blogger Plugin: Bloggerized by AllBlogTools.com Enhanced by MyBloggerTricks.com

Enregistrer un commentaire

 
Support : Copyright © 2013. Okumalar Yazmalar - All Rights Reserved